Uzun süredir beklenilen albümlerden biriydi “Kötülük Bizim İşimiz” en azından benim adıma. Albümden tek parçalar dinlemiştim önceden fakat yine de albümün tamamını, tek kompozisyon şeklinde çıkmasından sonra dinleyebildim. Albüm çıkar çıkmaz da aslında bir şeyler yazabilirdim albümle ilgili ancak böyle güzel ve kaliteli bir albümü çıkar çıkmaz henüz daha sindirmeden yazmak da hem bana göre hem de bu albüme göre bir durum değildi açıkçası.
Albüm sizi bir yerlere taşıyor dinlerken. Albüm kapağındaki Savai’nin eski model bir Renault 12’si de bunu simgeliyor esasen. Ben de bu yüzden, bu albümü bisiklet yolculuğumda fırsat buldukça dinledim. Kısaca bir yolculukta. Molalarımda dinlediğim şarkıların tınıları, pedallarken sessiz yollarda kulağımda çınlıyordu. Albümü sindirdiğimi fark etmem aslında tekrar İstanbul’a döndüğümde oldu. Artık bir şeyler yazmam gerektiğini de o zaman hissettim zaten.
Fazlasıyla içine kapanık, yaşına göre belirlenmiş kurallara harfi harfiyen uyan, yemek seçmeyen, küfrün her çeşidini bilen ama asla küfür etmeyen, ailesinin ekonomik durumunun gayet farkında olan ve bu yüzden ayağını yorganına göre uzatmayı çok ama çok erken yaşlarda öğrenmiş, kimsenin dikkatini çekmeyen on yaşında bir çocuğun oldukça sıradan bir yaz tatilinde yaptığı ve altına da ”Kötülük Bizim İşimiz” yazdığı bir çizimden gelir 90BPM’in albüm ismi.
On yaşında bir çocuğun yaptığı bir resim ve altına düştüğü nottan gelen albümün adı, aslında o kadar da kötü şeyler yaymıyor etrafa. Şunu teyit edebilirim ki şehrin kötü çocukları da yapmadı aslında albümü. 90BPM, otuzlarına doğru adım adım ilerleyen, bir devri yavaş yavaş kapatmaya başladıklarını hisseden, gören, yaşayan ve hala Hiphop kültüründen kopmayan bir ekip. Bu yüzden de, bahsi geçen çocukla bağ kurmaları o kadar da zor olmamış. Çünkü bugün içinde bulundukları tantanaların hepsi bir türlü dışa vurulamayan, kabullenmesi güç, bir yerden sonra katlanmaktan başka çare bırakmayan mevzulardan ibaret.
Albümün içine detaylı bir şekilde dalmadan, 90BPM hakkında biraz daha konuşma hissiyatı görüyorum. Bir müzik grubundan çok, beraber vakit geçirmeyi seven, beraber müzik yaparken de birbirlerinin deneyimden yararlanan fakat aslında kendi solo işlerine de bir yandan devam eden müzikle ve birbirleriyle haşır neşir bir kolektif diyebiliriz kendileri için. Albümde de, düet ve ekip dışı prodüksiyon listesine baktığımız zaman bu sav biraz daha doğrulanıyor. Kolektif içinde Da Poet, Farazi ve Savai’nin oldukça başarılı beatmakerlar olmasına rağmen konuk olarak Grup Ses Beats ve Sami Baha’nın olması buna iyi bir örnek gibi. Fakat bu iyi bir yön katmamış değil, çünkü alanlarında başarılı olan başka müzisyenlerle çalışmak albüme farklı tınılar getirmiş. Aynı şekilde düet listesine de baktığımızda, üç vokalin olduğu ekibe ekstradan düet ne kadar “fazla” gibi gelse de, bana göre tam tersine albüme yine hoş bir tat ve farklılık getirmiş. Düetlerde de zaten, ekibin beraber vakit geçirmekten keyif alan dostlarını görebiliyoruz. Bu da yalnızca bir iş hukuku değil, samimiyet olgusunu güçlendiriyor hiç şüphesiz.
Albüm 15 parçadan oluşuyor ve aslında benim favorilerim çıkış klibinin yayınlandığı parça Cumartesi, Beyaz Yaka, Başa Döner Tekrar, İstanbul, Zibidi Parro ve Hesabı Sorulur. Aslında dışarıdan düşününce albümün tarz olarak farklılaştığı parçaları seçmişim sanıyorum. Bu da aslında albümün şarkıdan şarkıya farklı altyapılarla ve farklı ritimler içerdiğinin en büyük göstergesi. Tarz olarak bile, Hesabı Sorulur ile Beyaz Yaka arasında hiç şüphesiz fark var. İçerik olarak da aynı doğrultuda farklı tabi.
İlk paragraflarda da dediğim gibi, albümü bir bütün olarak düşündüğümüzde farklı tarzlarla farklı lokasyonlara uğrayıp; en nihayetinde sizi belirli bir noktaya ulaştıran ve bu yolculuğunuzu mükemmel konforu olan bir taşıtta değil, hayatta bazı şeyleri ıskalamış; ıskalamasa bile birçok olayda tepkisiz kalmış zaman zaman içine kapanık bir kişinin konfordan uzak ama bir o kadar gerçekçi bir araçla yapıyorsunuz.
Albüm, Türkçe Rap albümleri arasında çok farklı bir noktada. Lirikal açıdan güçlü olması dışında altyapılardan, albüm kapağına kadar belirli bir belirlenmişlik bunun en iyi göstergesi. 90BPM ekibi, aslında küçükken misafirliğe gittiğinizde evde bulunan; ailelerine göre mükemmel konumlarda olamamış ama kitaplar, müzik albümleri ve posterlerle dolu odalarında ve kendi iç dünyalarında net bir şekilde bir yerlere gelmiş, içine kapanık abilerin oluşumu.
Yazıyı, Kayra’nın Hiphoplife röportajının son sorusuna verdiği cevapla sonlandırıyorum.
Albümü gerçekten kafa yorarak dinleyen, neler anlatmak istediğimizi, nasıl bir dünya yaratmaya çalıştığımız üzerine ciddi anlamda mesai harcayan herkese teşekkür ediyoruz. Etiketlerden ziyade içeriklere önem veren herkese bu albümde büyük görev düşüyor. Bu sadece Rap & Hiphop dünyasında kabul görecek, bilinmesi icab edecek bir albüm değil, tüm alternatif müzik piyasasında hatta ana sahneyi de delecek derecede bi’ şeylerin çıtasını yükseltti ve aynı zamanda kuralları bozdu, kendi kurallarını yarattı diyebileceğimiz bir albüm. O yüzden kurcalayan, dinleyen herkese çok teşekkürler.
90BPM’e Grup Ses Beats, Ezhel, Sami Baha, Sahtiyan, Ağaçkakan, Allame, Badmixday, 9Canlı ve Kamufle çeşitli parçalarda vokal ya da altyapılarıyla eşlik ediyorlar. Albümü Hiphoplife Shop, D&R‘dan ve diğer müzik marketlerden fiziki olarak satın alabilir, iTunes ve Spotify‘da bulabilirsiniz.